<$BlogRSDUrl$>

Wednesday, July 30, 2003

dun gece oturdum clémentine adli sayko cizgi filmin butun muziklerini ve 3 bolumunu, o da yetmedi jenerigini indirdim. malmot'un ve hemera'nin resimlerini buldum, wall paper yapmadim ama kaydettim yani. ayrica populist mantik yuruttum, telefonuma clémentine jenerik muziini yukledim. artik telefon her calisinda bilincdisi bi korku-sıkıntı karisimi bi duyguyla urperiyorum, telefonumdan korkuyorum. ama bi yandan da devamli calsin ve ben devamli o muzii duyiim istiyorum. gecmise dondum, o zaman da yanimda abim olmadan seyredemezdim, hem tirsardim hem de kacirmazdim. ayyy telefonum caliyo.. clemantiiiiin, kontu fermelezyö..

Tuesday, July 29, 2003

birkac haftadir basima musallat olan bir dert var. sorun soyle sekilleniyor, tam uykuya dalacakken uykuya daldigim ani yasamak istiyorum ve tabii ki uyuyamiyorum. sonra hadi bi kere daha diye deniyorum, tam dalicam, ay dur daliyorum galba, diye oraya konsantre oluyorum ki bu da benim uykumu kaciriyo. e tabii noluyo, 6 saatlik uyku dusuyo 2 saate vs. cunku ben geri kalan 4 saati kendi kendime uykumu kacirarak geciriyorum. deli miyim neyim.

Monday, July 28, 2003

dizilerle ilgili bilgi silsilesine devam edelim: agustos boyunca 24 saat adli komplo, hafif siddet, sasirtmacasi zekice planlanmis oyunlar, komplo demis miydim, komplo, 10890 kere "hah eet eet taam artik budur mutlaka katil" dedirtip 5. dakkada hoooooop onu oldurten bir rejiye sahip, kim iyi kim kotu zamanla ayirmadiginiz, hatta ha iyi ha kotu hepsi oluyo dediginiz, yaninizdaki arkadas veya aile bireyine supheyle yaklasmaniza neden olan ve en ufak citirtida seyirci toplulugundan "ssssssssshhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh" tepkileri aldiginiz dizi 4er saatlik bolumlerle pazar gunleri gosterilecekmis. bununla da kalmayip jack bauer ve arkadaslari eylulde "24 The Series 2" seklini alarak yeniden karsimiza cikip bir 6 ay boyunca daha pazar gunlerimizi haftadan sileceklermis. sizleri diger fan club uyelerinden ayiracak info: jack bauer'den olma kim bauer hayata depresif depresif bakan ve kendi gibi hasta kucuk yavrular yetistirecegi bi anaokulunda calisan insan kimligine burunecekmis.

efenim cok severek seyrettigimiz ali makbil kardesimiz, malum, anoreksik bir heyecan yumagi seklinde vuku bulan maceralarini sona erdirdi, otobiyografisini yayinlamak uzereymis, yani bu merakla beklenen eser yayinlandi yayinlanacakmis. esasen ali makbil bir yemek kitabi yazmak istemis ama yayincisi final draft olarak bos kagitlar gorunce yaygarayi basmis; ali de demez mi, aman yayinci bey ben yemek tarifi bilsem boole kaknemim cikar miydi, diye? velhasil oyle yemek kitabi olmayacagindan ali makbil de oturmus, sen de billy dý kid, ben diim dunyalar guzeli robert downey jr, kim var kim yoksa yazmiiiis, yazmis. dizisinden baymayanlara hiddetle onerilir.

Friday, July 25, 2003

bi dakika, muhtesem bisey yakaladim! hemen thursday Jul 24 tarihli 11:38:18 zamanli posta don. don don, ordaki metni oku. bocekler hakkindaki. okudun mu? ne diyo? güneş battığında ortaya çıkan yetişkin iki erkek ateş böceği eş bulabilmek için etrafa birlikte işaretler gönderir diyo. nasi yani? butun atesbocekleri turk mu? orda burda gunes battigi anda cift cift gezip hatun avlayan erkekler gibi mi takiliyolar? aralarinda konusuyolar mi hatta;
-olm bartunç, bu kizlar bizi kesiyo olm
-ya ezikcan, ii ki birlikte konmusuz bu dala, burdaki kizlar cok citir, bak nasi cirliyolar cir cir arka ayaklarini birbirine surmek suretiyle
-hii evet evet, hadi iyi cak isigini da piyasaya ciktigimizi anlasinlar
diye bir dialog vuku buluyo ise tum atesboceklerini halay cekmeye davet ediyorum.

yapilan yogun baski uzerine soyluyorum; hayir o pop-uplari ben acmiyorum, ayrica bi internet sayfasina bakarken yakalanan ben diilim, olsa olsa birazdan olacagi uzre blog yazarken birilerine yakalanabilirim. anne tarafindan pop-uplarinin gorulmesini istemeyen sahislar tarafimdan yakinen taninmaktadir, fazla konusmasinlardir, buradan adlari aciklanmasindir.. alla allaa yaa, sakin sakin otururken kizdiriyolar olmaz ki canim.

Thursday, July 24, 2003

sevgili viola,
sen sıkılmissin oralarda belli. bocek konusunda merakini gidemek icin bu yazinin devamindaki metne goz gezdir, alemin grali ol: "Böceklerin kullandıkları anlaşma yollarından bir tanesi de ışıktır. Allah tarafından kendilerine verilmiş olan ışık üretme yeteneği sayesinde pek çok böcek türü ışık saçarak birbirlerine mesaj gönderir. Örneğin güneş battığında ortaya çıkan yetişkin iki erkek ateş böceği eş bulabilmek için etrafa birlikte işaretler gönderir. Bundan başka kandil böcekleri de düşmanlarını uyarmak için sürekli olarak parıldayan kuyruklarını kullanır. Mangrov ağaçlarında bulunan Pteropteryx malaccae böceklerinin erkekleri ise, bir saniyenin her dörtte üçü kadar zamanda bir kere ışık saçarlar." (Borneo, The World's Wild Places, Time Life Books, S. 46). Bu asamada plagiarism yapmadigimi, bilakis citation yaparak ahlak degerlerini el ustunde tuttugumu belirtirim.
yani senin bocekler isikla mesajlasiyolar violaaa. kucuk ama pratik bi oneri; alakanin olmadigi, seni zerre kadar ilgilendirmeyen bi odanin isigini acik tut, keni bulundugun odaninkini kapat, boylece isikla bocek sosyallesirken sen de yayilir yatarsin canim yavrum.

gelelim alarm konusuna. sana su anda adi aklima gelmeyen, charlie sheen'in babasinin (martin sheen miydi) oynadigi ve fransada gecen bir filmde kullanilan saati oneriyorum; soz konusu akilli bidik saat soyle der: "gunaydin viola, sen dunyadaki en muhtesem varliksin, herkes sana tapiyo, en buyuk viola baska buyuk yok, violayi sevmeyen olsun, leyleyleyleyleyleyleyleyleeeeeeeeey ooooooooooo violaaaa, vs vs vs". hatta sonra ayni saat "santrayla uclu, santrayla; santrayla uclu, santrayla" diyo gaza gelip inanmazsin.

pop-uplar candir, onlara laf yok. ayrica sen ailenle de yasamiyosun, oyle odana pat diye anne girince kapatman gereken ve o telasla kapatamadigin binlerce pop-up olsa nolur ki annamadim.

pueehueseioihoooh nahile diilmis cok ozur, intihal imis. ihohoheh kusurabakmayin, eger gecen 12 saat icinde birilerine bu bilgiyi sattiysaniz bunun bir plagiarism yani intihal oldugunu soyleyip sucu bana atabilirsiniz. ama bu durumda plagiarize ettiginizi de kabul etmis oluyosunuz, ona gore.

Wednesday, July 23, 2003

plagiarismin turkcesi nahile imis. nahile.. nihale.. nihayet..

Tuesday, July 22, 2003

ya bisey sormak istiyorum gunluk efendi, sen niye bana cevap vermiyosun? abdurrezzah amca a.k.a. jack'in gunlugu neler yapiyo, derdine derman, sorularina cevap oluyo, sen niye bu kadar pasifsin ve niye benim canimi sıkıyosun?

gunlukcum, abdurezzah amcam havai fishek hedaye etmedi diye biliyodum benim konuguma, eyvahlar olsun napcam? yani edicekti de sonradan caydi etmedi dedilerdi, acaba sen bisey yapabilir misin bu konuda, yani bloglar arasi saldirgan bir eylem gerceklestirmek istedigime karar verdim. oyle bi yetin varsa bildirir misin?

Saturday, July 19, 2003

ornette coleman acikhavada diil de dumanalti bi barda konser verseydi nasi guzel olurdu. gerci seyircinin de konserin ortasinda cekip gitmesi gerekmezdi, en azindan "hmm, ornette, hem de quartet, kesin sofistike muzik yapiyolardir" diye geldikleri asikar olsa bile adamin muzigini duyunca oturup anlamaya calisabilirlerdi, ama boyle kapali mekan olsaydi, cazci kardeslerimiz de azar azar bira icselerdi, kendi hallerinde takilsalardi, bi oturup calsalardi, sonra kalksalardi, sonra esip tekrar oturup calsalardi, mest olsaydik hepimiz.

canım ikigunluum,
abiler cok faydali kisilerdir, sen sarap iste ben aliim derler, giderler alirlar, eslik bile ederler. abime laf yok o yuzden.

sevgili ikigunluk,
bazi gunler arka arkaya o kadar cok sıkılıyorum ki kendim bile sasiyorum. mesela bugun, ki bugun oldukca zararsiz bi gundu, boyle rahat rahat kalktim, kaffalti ettim, sonra kahve ictim, butun gun pinek yaptim, yine de bilimum seyden sıkıldim. bi kere once sabah erkenden uyanip tekrar uyuyamayinca yattigim yerde donup durduguma sıkıldım. sonra sıkılıp kalkip yuzumu yikarken sıkıldım. kahvaltiyi hazirliycak kimse yok diye sıkıldım. e o zaman kahvaltiyi ben hazirliim dedim, bu sefer de kahvaltiyi hazirlarken sıkıldım. kahvalti ederken sıkılmadim, cok guzel hazirlamisim, afiyetle yedim. sonra aptal kutusunda turk filmi seyrederken sıkıldım, kutuyu kapatiim kitap okiim dedim, onu okurken sıkıldım. oglene dogru bu sıkıntı biraz azaldi gibi oldu ama hemen akabinde gs maci seyrederken sıkıldım ki bu 1 senedir olan bisey fazla uzerinde durmadim. arkasindan kahve yaparken sıkılıp hadi cabuk olsun diye atesi cok actim, bu sefer kahve tam istedigim gibi olmadi, icerken ona sıkıldım. bi baktim aksam olmus, sarap iciim o zaman dedim, sarap kalmamis ona sıkıldım. oturdum ikigunluume yazi yaziim dedim, ay yine sıkıldım offf.

Thursday, July 17, 2003

sevgili ikigunluk,
bugun isiklarda butun gun trafigin yogun oldugu zamani bekleyip, duran arabalarin icindekilere cicek satan bi adamin bi arabanin arkasindan yaklasik 100 metre depar attigini gordum. acaba arabanin icindeki adam cicegi tam alicakken isik yesil mi oldu yoksa cicegi alip parayi vericekken sol omuz melegi adami durttu de parayi vermekten mi vazgecti? cicekcinin arabalarin arasindan kosmasini once icimden salak salak gulerek seyrettiysem de yuz ifadesini gorunce dondum kaldim cunku cok acinasi bi yuz ifadesi vardi, hatta ben o kadar mutsuz bi yuz ifadesi cok az gordum. yok saymaya calisiyoruz oyle insanlari ama aslinda varlar, yasamak icin trafigin ortasinda 150 beygirin arkasindan depar atiyolar.

gunlugum,
sen benim gunlugum musun? yoksa fake mi atiyosun? bi acikliga kavusturalim istiyorum. cunku sana tam olarak acilamadigimi hissediyorum ki bi gunluge ic acilir. yani ic acilmadiktan sonra gunluk gunluk olsa ne yazaaaaar, olmasa ne yazar. ayrica ben sana ortalama 2 gunde bir yazdigimi farkettim ki bu da seni gunluk diil 2 gunluk yapar ki bu da senin icin bi utanc kaynagi olsa gerek.

sevgili gunluk,
abdurrezzah amcam bana cok kizmis korkarim. onun kizginligi da cekilmez, cunku tesbihi kafana indirivirir. ne yapmaliyim? ben zaten zamaninda onun ne kadar cefakar oldugunu, 1000 saat telefonda bana olayi anlattigini falan yazmistim ama yetmedi heralde. doyumsuz mudur nedir alla allaaa?

Monday, July 14, 2003

taluyum, 4 nomerom, pinar basinda acan ciceem, gecen aksamlarin birinde boyle kalabalikta sohbet ve temasa ortamindayken kimsenin kotu bakisi gelmesin diye milletle aramdan hayali su akittim boyle senin dedigin gibi. sonra dusundum de hakkaten ise yariyo, su akitiim derken o kadar cok tuvalete gittim ki, insanlar acimislardir halime, ne dusunuceklerini sasirmislardir. ama vardir bi bildiin diye ben de devamli su akittim boyle bildiin gibi diil, gorsen gurur duyardin.

guntu guntu guntuuuuuu.

safak 13. bu safak hesabina tatil gunleri katilmamaktadir, onlar da katilirsa - ki katilimlarindan buyuk mutluluk duyarim - basit bir hesap yapiyoruz, rahatlikla safak 17 diyebiliriz. bu durumda 17 gun sonra kendimizi gunebakan gibi gunese verip serpilebiliriz. oley.


Thursday, July 10, 2003

1 nomerom z/t/c(eynep) olmus cok sevindim bravolarimi kendisine sunuyorum. ayrıca tesekkurlerimi de sunuyorum, kendisi 1 nomeroya yakisacak kadar guzel, zeki ve kulturlu bir kisidir. mersi sekerim.

bir de sanirim artik elimdekileri kaybetme sorunumu asmaya basliyorum, kursunkalemimi 3 senedir kullandigimi ve henuz kaybetmedigimi farkettim, ayrica sahiplenmem icin bana verilen bir saksi mor menekseyi 1 senedir basariyla yasattim, buyuttum bile. bi bravo da bana o zaman.

Wednesday, July 09, 2003

butun kis hasta olmayip yazin yataga dusmekten daha kotu seyler de vardir. yok diildir yani vardir o acidan soyluyorum; mesela hem kisin hem yazin yataga dusmek. ama butun kis hasta olmayip yazin yataga dusmek de oldukca fenadir, insan kendini sadece halsiz diil aptal gibi de hisseder. sanki yaz gunu hastalanilmazmis gibi.

bi de drowning poolun dave williamsinin oldugunu daha bugun ogrendim, tuh dedim ogrenince, buyuk kayip.

Tuesday, July 08, 2003

tam vakif diilim ya olaya, zaten asvarr da yazik telefonda anlatmaya calisti 1000 saat, boyle ya klavye benden habersiz bisey yazarsa, rezil olursam diye korkuyorum. yani mail liste yannislikla mail atmisin gibi. tek kisiye atarsin da yannislikla butun gruba gider, herkes okur ve artik cok gectir. ustelik benim klavyem de diil, evdeki klavyem yapmaz cunku benden habersiz bisey.

This page is powered by Blogger. Isn't yours?

don't refrain from curiosity may driimbuk
arouse others' curiosity iz birakin..
Dreambook